6. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Kongresi, Trabzon, Türkiye, 18 - 21 Ekim 2023, ss.218-220, (Özet Bildiri)
Avrupa
Birliği, Avrupa kıtasında bulunan devletler arasında ekonomik, sosyal ve siyasi
iş birliğini sağlamak amacıyla oluşturulmuş bir birliktir. Birlik, üye
devletler arasında siyasi iş birliğini güçlendirmek amacıyla kuruluşundan
itibaren çeşitli antlaşmalar gerçekleştirmiştir. 1993 Maastricht Antlaşması,
birçok alanda kararların oy çokluğu yoluyla ve Birlik organları aracılığıyla
alınmasını sağlamıştır; ancak güvenlik gibi bazı konularda hala oybirliği ile
karar alma usulü sürdürülmüştür. Anayasalar, ortaya çıkış nedenleri ve
sonuçları sebebiyle toplumsal bilincin oluşmasında temel etkenlerden biridir.
Bu yüzden, anayasaların hazırlanma süreçlerinde toplumun aktif katılımı oldukça
önemlidir. Toplumun dahil olduğu bir süreç sonrasında ortaya çıkan anayasa,
toplum tarafından onaylanmakta ve benimsenmektedir. Toplumun anayasayı
kabullenmesi, anayasanın meşruiyetini de arttırmaktadır. 2004 yılında başlayan
anayasa yapım süreci, Avrupa Birliği'nin siyasi iş birliğini tamamlama
noktasında oldukça önemli bir adım olmuştur. Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin
katılımıyla genişleyen Avrupa Birliği, daha önce yaşanmayan bir genişlemeyi
deneyimlemiştir. Bu durum, Birliğe siyasi, ekonomik ve toplumsal sonuçlar doğurabilecek
niteliktedir ve bu nedenle Birliğin yapısını düzenleyecek bir anayasa hazırlama
fikri doğmuştur. Ancak, anayasa hazırlama sürecinde toplumun yeterince katılım
sağlamadığı ve süreç hakkında yeterli bilgi sahibi olmadığı anlaşılmıştır. Bu
eksikliklerin sonucunda, Fransa ve Hollanda'da yaşayan Avrupa Birliği vatandaşları-
yani Fransız ve Hollandalı topluluklar- anayasanın reddedilmesi yönünde karar
vermiştir. Bu durum, Avrupa Birliği'nin derinleşme adımında önemli bir dönüm
noktası olmakla birlikte siyasi, ekonomik ve toplumsal açıdan çeşitli tartışmaları
beraberinde getirerek “Anayasa Krizi” ne dönüşmüştür. Avrupa Birliği'ndeki
demokratik yöntemler tartışması çerçevesinde Parlamento'nun yetkilerinin
arttırılması ve üye ülke parlamentolarından daha bağımsız bir yapıya kavuşturulması
gibi önlemler, antlaşmalar aracılığıyla sağlanmıştır. Ancak devam eden
federalizm ve hükümetler arası yaklaşımların neden olduğu tartışmalar, Avrupa Birliği’ni
başlatmıştır. Bu süreçte, toplumun düşünce yapısını inceleyen çalışmanın
kapsamında öncelikle, anayasaların önemi vurgulanmakta ve anayasa yapım
süreçlerinin ilk yazılı anayasa olan ABD Anayasası ile başlandığı ifade
edilmektedir. ABD'de başlayan bağımsızlık ve anayasacılık hareketlerinin önce
Avrupa'yı, ardından dünyadaki diğer devletleri etkilediğinden bahsedilmektedir.
Uluslararası alanda yaşanan gelişmeler nedeniyle eski anayasacılık anlayışından
yeni anayasacılık anlayışına geçiş süreci ele alınmakta ve yeni anayasacılık
anlayışında toplumun katılımının önemi vurgulanmaktadır. Toplumun katılımının
yoğun olarak sağlandığı demokratik anayasa yapım süreçlerinde izlenmesi gereken
yöntemler açıklanmakta ve toplumun sürece hangi kısımlarda dâhil olduğu anlatılmaktadır.
Çalışmanın
ilerleyen kısmında Avrupa'da bir topluluk fikrinin ortaya çıkmasının sebepleri
incelenerek Avrupa Birliği'nin oluşumu açıklanmaktadır. Bu bağlamda, Avrupa
Birliği'nin kuruluşundan itibaren yapılan antlaşmalar anlatılarak Birlik
içerisinde siyasi bütünlük sağlamaya yönelik katkılar analiz edilmiştir.
Avrupa
Birliği'ne yeni devletlerin katılımıyla birlikte yaşanan genişlemelerin, Avrupa
Birliği'ni siyasi, ekonomik ve toplumsal olarak nasıl değiştirdiği ve bu
değişikliklere uyum sağlamak amacıyla ""Avrupa Birliği
Antlaşması"" olarak da bilinen Maastricht Antlaşması'nın önemi
irdelenmiştir. Maastricht Antlaşması, Birliğin daha etkin hareket edebilmesini
sağlayan maddeleri içermektedir. Çalışmanın sonunda, Avrupa Birliği'nde bir
anayasa hazırlama fikrinin temel nedenleri açıklanmıştır. Bu nedenler
doğrultusunda Avrupa Birliği'nin anayasa hazırlama süreci incelenmiş ve
toplumun bu süreçteki rolüne odaklanılmıştır. Sürecin tamamlanması neticesinde
Avrupa Birliği liderleri tarafından Brüksel Zirvesi'nde onaylanarak üye
devletlerin vatandaşlarına referandumlarda sunulan anayasa, Fransa ve
Hollanda'da ""hayır"" oyu alarak reddedilmiştir. Bunun
üzerine Avrupa Birliği, anayasa hazırlama planlarını sonlandırmış ve benzer ve
farklı maddeleri içeren Reform Antlaşması olarak da bilinen Lizbon Antlaşması
üzerinde çalışmalara başlamıştır. Lizbon Antlaşması sonrasında Eurobarometre
tarafından yapılan anketler çalışma kapsamında analiz edilmiş ve Anayasanın
toplum tarafından reddedilmesinin nedenleri ve toplumun katılımının önemi
Avrupa Birliği Anayasası örneğinde incelenmeye çalışılmıştır.