Sinemada Antroposantrik Bakışın Eleştirisi: White God Filminde İnsan-Hayvan İlişkisinin Görünümleri


Reka D.

7. Kültürel Bilişim, İletişim ve Medya Çalışmaları Konferansı, Lefkoşa, Kıbrıs (Kktc), 02 Mayıs 2025, (Yayınlanmadı)

  • Yayın Türü: Bildiri / Yayınlanmadı
  • Basıldığı Şehir: Lefkoşa
  • Basıldığı Ülke: Kıbrıs (Kktc)
  • İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Bu çalışma, White God (2014) filmi üzerinden antroposantrizmin sinemadaki eleştirel görünümünü ele almaktadır. Pozitivist paradigmanın bir ürünü olarak ele alabileceğimiz antroposantrizm, insana kendisinin dışında kalan tüm canlılar ve çevre üzerinde doğal bir kontrol hakkı atfeden, bu yönüyle egemenliği bireye teslim eden insan-merkezci bir felsefi bakıştır. Doğadan kopuk, ona yabancılaşmış, hiyerarşik ve kendisini öncelemiş bir var oluş inşa eden insanın bilimsel, felsefi, etik taraf tutuculuğunu içermesi nedeniyle antroposantrizm, sanata da kaçınılmaz biçimde yansımaktadır. Söz konusu yansımaların sinemadaki karşılıklarını, seçilen filmin görsel ve anlatısal stratejileri üzerinden ortaya koymayı amaçlayan bu çalışmada, ekoeleştirel perspektiften yararlanılmıştır. Biçimsel ve anlatısal ölçekte insanmerkezliliğe, doğa-insan etkileşimlerine, çevresel unsurlar ve ekosistemlerin geleceğine veya sürdürülebilirliğe eğilen ekosinema, çalışmanın kavramsal çerçevesine yön vermiştir. Lili’yle derin dostluğu ve sakini olduğu evin bireylerine karşı sadakatine rağmen sokağa terk edilen Hagen’in safkan ırkları koruma gerekçesiyle hayata geçirilen yasal bir düzenleme ile alt üst olan yaşamlarını konu alan film, betimsel olarak analiz edilmiştir. Böylece anlatının hem hayvan-eylemliliğe ve özneleşmiş hayvan temsillerine hem de kendisini aşan politik bir simgeselliğe imkân tanındığı görülmüştür. Ayrıca anlatının insan hakimiyetini aşarken, bütünüyle gerçeklikten kopmamış yer yer fantastik bir atmosfer yaratmasıyla Robert Geal’ın (2021) insanmerkezliliğe sinematik bir panzehir olarak ele aldığı, “kartezyen olmayan avangard bir ekofilm” olarak değerlendirilebileceği sonucuna ulaşılmıştır. 

This study examines the critical view of anthropocentrism in cinema through the film White God (2014). Anthropocentrism, which can be considered as a product of the positivist paradigm, is a human-centered philosophical view that attributes to humans a natural right of control over all living beings other than themselves and the environment, and in this respect, surrenders sovereignty to the individual. Anthropocentrism inevitably reflects on art due to the scientific, philosophical and ethical bias of humans who construct an existence that is disconnected from nature, alienated from it, hierarchical and prioritizes themselves. This study aims to reveal the counterparts of these reflections in cinema through the visual and narrative strategies of the selected film, and utilizes the ecocritical perspective. Ecocinema, which focuses on anthropocentrism, nature-human interactions, environmental elements and the future of ecosystems or sustainability on a formal and narrative scale, has guided the conceptual framework of the study. The film, which is about the life of Hagen, who was abandoned on the streets despite his deep friendship with Lili and his loyalty to the members of the house he lives in, which was turned upside down by a legal regulation enacted to protect purebred races, was analyzed descriptively. Thus, it was seen that the narrative allowed for both animal-activity and subjectified animal representations, as well as a political symbolism that surpassed itself. In addition, it was concluded that the narrative could be evaluated as a "non-Cartesian avant-garde ecofilm", which Robert Geal (2021) considered as a cinematic antidote to anthropocentrism, by creating a fantastic atmosphere in places that is not completely detached from reality while surpassing human domination.