in: Maritime Dominances, Ferdi GÜÇYETMEZ, Editor, Aktif Yayınevi, İstanbul, pp.245-286, 2022
Jeopolitiğin en önemli bileşenlerinden birisi insan ve mekân arasında ilişkiyi inceleyen coğrafyadır. Coğrafya ve siyasi iktidar arasındaki ilişkileri analizi ise eski Yunan ve Roma dönemlerine; Platon, Aristoteles, Herodot, Thucydides, Tacitus, Strabon’a kadar uzanır. Jeopolitik kelimesi İsveçli sosyal bilimci Rudolf Kjellén tarafından türetilmiş ve “coğrafi bir organizma veya uzaysal bir fenomen olarak devletin doktrini” olarak tanımlanmıştır. Ratzel’den etkilenen Kjellén, organik devlet teorisini özellikle orijinali 1916’da Stockholm’de basılan Yaşayan Bir Form Olarak Devlet (Staten som livsform) adlı
kitabında daha da geliştirdi. Zira Ratzel jeopolitiğin başlangıcı olarak devleti, “toprakları her zaman için sabit, belirli bir alan olmayan” ve “kesin sınırlar içinde tutulamayan” “canlı bir organizmaya” benzetmiştir. Ratzel 1897’de yayımlanan Siyasi Coğrafya (Politische Geographie) adlı eserinde “her canlı organizmanın besin almak için belirli büyüklükte bir bölgeye ihtiyacı olduğu” düşüncesinden yola çıkmış ve bu bölgeyi “söz konusu organizmanın ilgili Lebensraum’u veya yaşam alanı” olarak tanımlamıştır.4 19. yüzyılın sonları ve 20’nci yüzyılın başlarında dört ekolün temsilcileri; Alman Friedrich Ratzel (1844-1904), Fransız vidal de La Blanche (1845-1918), Amerikalı Amiral Alfred Thayer Mahan (1841-1914) ve İngiliz Sir Halford Mackinder (1861-1947) gibi jeopolitik düşünürler çalışmalarında fiziki coğrafya ve mekânsal konumun devletlerin büyümesi ve gerilemesi ile askerî ve dış politikalar üzerindeki etkilerini vurgulamıştır. Bu jeopolitik teoriler günümüzde uluslararası ilişkiler alanında jeopolitik ve jeostratejik çalışmalara öncülük etmektedir.